BİR ALAMANYA HİKAYESİ
Harun Yavruoğlu
Yayınlanma Tarihi : 12 Kasım 2011 / 09:42
Bu Yazı Toplam 221 defa okunmuş ve 5 adet yorum yapılmıştır.
Etiketler: Ali Yavruoğlu, İseyinaga, Pulathane
1964 yılının Karlı bir kış günüydü.
Babam Pulathane’deki terzi dükkanını tahliye etmiş ve köyde evimizin üç odasından birini iş yerine çevirerek gelen talepleri ağar aksakkarşılamaktaydı…
Hatta odamızın demir parmaklıklı penceresinden daha çok çalılıklara konan kara tavukları ve karşımızdaki hurma ağaçlarına konan yöredebozbakal olarak ifade edilen kuşları her atışında birer ikişer vuruyor, ben ise bir kahraman edasıyla göğsüme kadar çıkan kar yığınlarını bir çırpıda yararak avlanan kuşları büyük bir hevesle alıp geliyordum…
Babam her attığını vuran iyi avcıydı doğrusu…
Gün çoktan akşam olmuş,
el ayak çekilmiş,
gözler; uykunun baldan tatlı yorgunluğuyla kapanırken,
kulaklar uzaklardan gelen köpek seslerini artık duyamaz oluyordu…
Oluyordu ki
Herkesi telaşlandıran bir ses duyuldu.
İseyinaga,Yavruoğli…
Acaba hayal miydi diye düşünüldü. Öyle ya bu saatte kim neden çağırsındı ki;
Aynı ses tekrerladı.
Medine abıla!
Telaşlı olduğu kadar tez akıllı da olan ninem artık olaya hakim olmuştu.
Koşarak kapıyı araladı ve yabancıya:
Ula kimsin… Ne istiyorsun?
Buyur içeri!
Gelen karanlıktan fark edilemediği kadar sürekli yağmakta olan karın örtüsüyle adeta yürüyen kardan adam gibiydi.
Başını örten altı köşeli şapkası,
Buz tutmuş kirpik ve bıyıkları kışın dehşetini yansıtmaktaydı…
Artık tüm ev halkı olarak ayaktaydık…
Ninemin yanısıra; dedem, babam, anam hep ayaktaydık…
Hatta çelimsiz soluk benizli kız kardeşim sarışın kıvırcıkAsiye’cik de uyanmış;
gaz lambasının kedi gözünü andıransoğuk ortamına sürekli çığlıkatıyordu…
“Remzi sen misin!” Dedi dedem.
“Evet,İseyinAga,benim!”Dedi.
“İyi bir haberim var! Müjdemi isterim…”
Babam kesinlikle işi anlamış, gözleri dolu doluortamdan uzaklaşmıştı.
Alnı meraktan kırışmış, kaşları kavislenmiş,korkusu bir parça hafifleşmiş ninem:
Hadi oğlum nedir haberin?” dedi.
“Ali’nin Alamanayakağıdı çıktı. Ağa işte…”
Aslında beklenen olsa da herkes alt üst olmuştu…
Şaşkınlık ortama egemen olmuş, küçük Asiye çığlıklarına devam ediyordu…
Müjdeci Remzi Aga 5 lirayı cebine indirerek gecenin beyaz karanlığında kart kurt olarak tabir edilen sesler çıkararak gözden kayboldu…
Ninem hiddetle :“Ali bir yere gidemezsin… Yoksa hakkımı helal etmem sana!” Derken, dedem: “oğlum tercih senin” diyor…
Anam ise; hiçbir söz söylemeye hakkı olmayanlardanmış gibi
sessizceağlamakla meşguldü…
Ancak babam kesin kararlıydı. Alamanya’ya gidecekti…
O ne bağ, ne bahçe, ne tarla, ne araba…
O bir motorsikleti olsun istiyordu…
Ve sabahleyin babam istediği izni almış yaklaşık 4 yıl kalacağı ve dediği gibibir motosikletle dönmek üzere Almanya’nın yolunu tutmuştu…
Not: Yokluğuna hiç alışamayacağım sevgili babam Ali Yavruoğlu’na; ölümünün 1. Yıl dönümünde Allahtan rahmet diliyorum…
Haber Kaynağı : Taka Gazetesi
Babam Pulathane’deki terzi dükkanını tahliye etmiş ve köyde evimizin üç odasından birini iş yerine çevirerek gelen talepleri ağar aksakkarşılamaktaydı…
Hatta odamızın demir parmaklıklı penceresinden daha çok çalılıklara konan kara tavukları ve karşımızdaki hurma ağaçlarına konan yöredebozbakal olarak ifade edilen kuşları her atışında birer ikişer vuruyor, ben ise bir kahraman edasıyla göğsüme kadar çıkan kar yığınlarını bir çırpıda yararak avlanan kuşları büyük bir hevesle alıp geliyordum…
Babam her attığını vuran iyi avcıydı doğrusu…
Gün çoktan akşam olmuş,
el ayak çekilmiş,
gözler; uykunun baldan tatlı yorgunluğuyla kapanırken,
kulaklar uzaklardan gelen köpek seslerini artık duyamaz oluyordu…
Oluyordu ki
Herkesi telaşlandıran bir ses duyuldu.
İseyinaga,Yavruoğli…
Acaba hayal miydi diye düşünüldü. Öyle ya bu saatte kim neden çağırsındı ki;
Aynı ses tekrerladı.
Medine abıla!
Telaşlı olduğu kadar tez akıllı da olan ninem artık olaya hakim olmuştu.
Koşarak kapıyı araladı ve yabancıya:
Ula kimsin… Ne istiyorsun?
Buyur içeri!
Gelen karanlıktan fark edilemediği kadar sürekli yağmakta olan karın örtüsüyle adeta yürüyen kardan adam gibiydi.
Başını örten altı köşeli şapkası,
Buz tutmuş kirpik ve bıyıkları kışın dehşetini yansıtmaktaydı…
Artık tüm ev halkı olarak ayaktaydık…
Ninemin yanısıra; dedem, babam, anam hep ayaktaydık…
Hatta çelimsiz soluk benizli kız kardeşim sarışın kıvırcıkAsiye’cik de uyanmış;
gaz lambasının kedi gözünü andıransoğuk ortamına sürekli çığlıkatıyordu…
“Remzi sen misin!” Dedi dedem.
“Evet,İseyinAga,benim!”Dedi.
“İyi bir haberim var! Müjdemi isterim…”
Babam kesinlikle işi anlamış, gözleri dolu doluortamdan uzaklaşmıştı.
Alnı meraktan kırışmış, kaşları kavislenmiş,korkusu bir parça hafifleşmiş ninem:
Hadi oğlum nedir haberin?” dedi.
“Ali’nin Alamanayakağıdı çıktı. Ağa işte…”
Aslında beklenen olsa da herkes alt üst olmuştu…
Şaşkınlık ortama egemen olmuş, küçük Asiye çığlıklarına devam ediyordu…
Müjdeci Remzi Aga 5 lirayı cebine indirerek gecenin beyaz karanlığında kart kurt olarak tabir edilen sesler çıkararak gözden kayboldu…
Ninem hiddetle :“Ali bir yere gidemezsin… Yoksa hakkımı helal etmem sana!” Derken, dedem: “oğlum tercih senin” diyor…
Anam ise; hiçbir söz söylemeye hakkı olmayanlardanmış gibi
sessizceağlamakla meşguldü…
Ancak babam kesin kararlıydı. Alamanya’ya gidecekti…
O ne bağ, ne bahçe, ne tarla, ne araba…
O bir motorsikleti olsun istiyordu…
Ve sabahleyin babam istediği izni almış yaklaşık 4 yıl kalacağı ve dediği gibibir motosikletle dönmek üzere Almanya’nın yolunu tutmuştu…
Not: Yokluğuna hiç alışamayacağım sevgili babam Ali Yavruoğlu’na; ölümünün 1. Yıl dönümünde Allahtan rahmet diliyorum…
Haber Kaynağı : Taka Gazetesi
Dedem hep öyle değilmiydi zaten, kafasına koyduğunu yapan…
Ve yaptıda motorsikletle gelmiş Trabzona…
Bizide gezdirmişti onunla.
Ben onun için başkaydım ,o benim için Bambaşkaa…
Onu hiç unutmayacağız ALLAH mekanını cennet eylesin.
Babanızın ölüm yıldönümü dolaysıyla sizlere sabır, babanıza rahmet dilerim…
Yeri cennet olsun…